09.11.2018
Yörükler,yüzlerce yıl önce ORTA ASYADAN, ANADOLU’YA göç eden Türk boylarıdır. Mevsimlere göre yerlerini değiştiren, tabiatın içinde kimseye muhtaç olmadan, kendi ihtiyaçlarını bizzat kendileri karşılayan göçebe Türk boylarıdır. Halen yurdumuzda örnekleri vardır. Adet ve geleneklerine bağlı Hayvancılıkla geçinen temiz, dürüst,misafirperver, koca gönüllü ve dindar insanlardır.
Orta Asya Türklerinin, Yörüklerin en büyük özellikleri “ Koyun ve At yetiştirmektir; Ormanı korumaktır” Rahmetli babam HACI BEKİR SOYDAN beyde çok uzun yıllar boyunca külliyetli miktarda koyun ve at yetiştirmiştir. Bu işi büyük bir sevgi hatta TUTKU ile yapmıştır. Oğlu Yük. Müh. Cemal Birol Soydan da aynı hisleri taşıyordu. Mesleği yanında uzun yıllar koyun ve at yetiştiriciliği yapmıştır. Halende yapıyor. Ormanı da cansiperane koruyor. Bu durum OĞUZ KANININ ve BEYLİĞİN yüz yıllardır, yaşadığını ve kaybolmadığını gösteren bir örnektir. Çocuklarımda da bu sevgi vardır.
İzmit İstiklal Caddesi üzerinde, YALI CAMİİ karşısında, toptan zahire, un, şeker ticaretiyle uğraşan kökleri Oğuz Türkleri ne dayanan birbirinde hiç ayrılmayan (1980-1985) iki erkek kardeş vardı. Mağazalarının tabelaları şöyleydi.
CEMALBEYZADE ALİ BEY
MAHDUMLARI
EMİN SOYDAN BEKİR SOYDAN
İstiklal cad. No: 118 İZMİT
İzmit’in ana gıda ihtiyacını temin ederlerdi. Eskişehir şeker fabrikasından 100 kg lık jut çuvallarla kristal şeker, 50 kg lık tahta sandıklarla kesme şeker ve Eskişehir deki Yasin Çakır un fabrikasından 72 kg lık jut çuvallarla un getirirlerdi. Bunları, bakkallara, perakendecilere satarlardı. Dürüstlük, sağlamlık ve güvenilir olmalarıyla tanınırlardı.1950 Lise yıllarında oğulları Birol Soydan da onlara çıraklık yapardı ,yükleme işlerine yardım eder, fatura keser, para sayar, bankaya getir götür işleri onundu. 1950 lili yıllarda bu kardeşler çok mütevazi karlarla çalışırdı. Mesela babam ve amcam 100 kg kristal şeker çuvalının 165 TL’ya satarlardı. Bu fiyata yıllarca fatura kestim. Bir çuval şekerden 0,25 TL kar ederlerdi. Bu da %0,15 yani ( binde 1,5 ) kar manasındaydı. Mütevazi ve mutlu bir geçim sağlardı. Dış ülkelere devletinde borcu yoktu.
Karşımızda sıralamış, at arabaları ve sırt semerlerine oturmuş Geredeli hamallar nakliye ve hamaliye işi beklerlerdi çok sayıda kara sinek atları ve insanları taciz ederlerdi.
O tarihlerde İzmit’in nüfusu 25.000 kişiydi. İzmit’in çevresindeki uzak ve yakın mesafelerde yörük obaları vardı. Bunlar, tuz, şeker, zahire, kahve, gazyağı ve ihtiyaçlarını temin etmek için haftada bir veya iki haftada bir birkaç kişilik guruplar halinde İzmit’e inerlerdi. İzmit’te (han) lar vardı, bir çatı altında insanların uzanıp dinlenmesi için tahta kaplı geniş sedirler, bitişiğinde hayvanları bağlamak için Ahırlar, yola bakan tarafta şehir suyu akıtan bir çeşme ve hayvanların su içmesi için yalak vardı. Seyyar köfteci ve börekçiler etrafta dolaşırdı. Her yörük kişi bir atla gelirdi atların sırtına (semer) denilen bir gereç konulurdu. Bu gereç tahta, saz ve keçe den yapılır üzerine halka kanca vs gibi yük taşımaya yarayan uygun gereçler takılırdı.Ayrıca itina ile sarılmış ve semere asılmış özel urganları olurdu.Bunlar çuvalları semere bağlamak için kullanılırdı.Semerler, atın karnının altından geçen keçi kıllı bir kuşakla (kolan) ata sağlamca bağlanırdı.Semer insana binmek için, hem de yük taşımak için yapılmış bir araçtı. Yörükler şehre inerken pazarda satmak için getirdikleri ürün nisbeten hafif olduğu için binerek gelirler,Dönüşte çuval dolusu yükler semerin iki tarafına kalın urganlarla dengeli ve sağlam bir biçimle özenle bağlanırdı. Yük ağırsa ata acırlar binmezler ve yedekte götürürlerdi. Kısaca atlar uzun mesafe ve ağır yükler için ham maliye görevi de yaparlardı. Yörük atları insana yakin sakin ve uysal hayvanlardı. Bu semerlere birkaç defa bindim. Çok hoştu oto koltuğu gibi geniş ve rahattı.
İzmit’te Akça cami yanında semer yapan ve onarım işi ile uğraşan meşhur SEMERCİ LÜTFÜ vardı. Allah rahmet eylesin.
Keza semerler ve atlar için deri ve köselerden, başlık kolan, paldum, kayış, terbiye özengi kayışı, eğer vs işleri yapan saraçlar vardı. Saraçlık kaybolmaya yüz tutmuş çok eski bir meslektir.
Ayrıca ahşaptan ( TAHTAKİ ARABA ) yapan araba ustaları vardı. Bu arabalar yük taşırdı. Kısaca o tarihlerde ( 1950 ) nakliye araçlarını ve yedek parçalarını ithal etmek gibi bir sorun da yoktu. Kendin yap, kendin kullan sistemi vardı. 1 TL = 1 dolardı.
Atların tırnakları aşınmasın diye demir nallar çakılırdı. Nallar ve çivileri yerli imalattı. Atların uzayan tırnaklarını kesen ve nallarını ayarlayıp çakan ustalara ( nalbant ) denirdi. Mesela nalbant Salih usta aynı zamanda atların sağlık hizmetlerini de yapardı. Babam Hacı Bekir Soydan’ın RABİA isimli kısrağına bu gibi hizmetleri Salih usta yapmıştı. Allah rahmet eylesin.
Yörük çadırına gelen misafirlere, hemen yanında çiğ kahve kavrulur, el değirmeninde sıcakken öğütülür. Bakır cezvede hemen pişirilir ve ikram edilirdi. Mis gibi kokardı. Bu iş özel bir adetti. Her köy evinde bir adet at bulunmasının uğur getirdiğine inanılırdı.
Günümüzde insanların kedi köpek sevgisi var ve bakıyorlar. O zamanlar at bakımı sevgisi yaygındı.
İzmit’teki tarihi konağımızda iki adet at için bir ahırımız vardı. Ayrıca kış ihtiyaçları için odunluk at için müstakil bir samanlık, su için yalak hazne ve kuyuda vardı.
O tarihler de motorlu araçlar yoktu. Binmek için at kullanılırdı. Babam yıllarca İzmit içinde eliyle “ RABİA” YA baktı ve besledi. Rabia soğuk algınlığı nedeniyle öldü. Onun 6 aylık yarım kan erkek yetim yavrusu olan “CUMALI” YA da ben elimle İzmit’te ( lise yılları ) baktım. Onunla arkadaş oldum. Büyüyünce ona binmek kısmet oldu. Bu ilişki hayatımda yaşadığım en güzel olaydır.
Herhalde kökümüzdeki ( OĞUZ ) kanı uyandı, kendini hissettirdi ve beni etkiledi. Sultan Abdülaziz Han konağımızda misafir kalmıştı. Giderken ailemize bir fayton hediye etmiştir. İzmit’te halen bir adet faytona, ve 3 adet safkan arap kısrağına faal halde sahip olmak ve keçi beslemek büyük sevincimizdir.
Yük.Müh. Cemal Birol Soydan