Kültürler; zirvelerde yaşar, zirvelerde kaybolurlar.
12 Kasım günü Antalya Kültür Müdürlüğü Tekelioğlu Millet Kütüphanesi’nde “KAYBOLAN DEĞERLERİMİZ YÖRÜK KÜLTÜRÜ” konulu bir toplantıya katıldım.
Düzenleyen; Gebze Yörük Türkmen Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği idi.
Dernek Başkanı Sayın Cemil KARATEKE ile Dr. İbrahim KAHRAMAN, koordinatör ve moderatör gazeteci İsmail KAHRAMAN Bey’e böyle güzel bir çalıştayı düzenledikleri için teşekkür ediyor, tebriklerimi sunuyorum.
Toplantıya Antalya’daki birçok Yörük Derneği yetkilileri, Sivil Toplum Kuruluşu Temsilcileri, üniversitelerden akademisyenlerde katıldı.
Uzun yıllardır görmediğim dostum Kocaeli Aydınlar Ocağı Eski Yöneticilerinden Dr. İbrahim KAHRAMAN’ın daveti ile çalıştaya katıldım ve kadim dostumla hasret giderdim.
Sivil Toplum Kuruluşlarının önemini ve gücünü konuştuk. Bir Yörük olarak eski hatıraları yâd ettik.
Çadırdan-devlete Türk Devleti’nin kuruluşunda Yörüklerin isyan, iskan, insan ve sadakatını gündeme aldık. Millet için devletin, devlet içinde milletin gerekliliğini anlattık.
YAYLA YOLLARINDA GÖÇ KATAR KATAR
Yörükler teşkilatlıdır. Devletine bağlıdır. Hiyerarşiye uyar. Devlet olarak jandarma ve ormancı hafızalarda kalmış, tahsildar ise korkulan diğer bir yön olmuştur.
İsyanın ise önüne geçilemez. Yörükler Selçuklu’nun, Osmanlı’nın uç beylikleridir. Bunlar dünyadaki en önemli göçebe topluluklardır. Kendilerine has yaşam tarzı ve kültürleri vardır. Yerleşik düzene geçince bu özellikler yavaş yavaş kaybolmuştur.
Obalarla, oymaklarla, ilbeyleriyle geçtikleri yerleri de imar etmişlerdir. Geçim kaynakları genelde hayvancılıktır.
Devletin göçebelere vereceği destekle hem Yörük kültürü korunacak, hem de hayvancılık kurtulacaktır.
Yürümek kelimesinden türeyen “Yörük” genel göçerlerin adıdır. Gittikleri her yere isimlerini de vermişlerdir.
Yerleşik nizama geçenler Türkmen, göçebe olanlar da Yörük olarak adlandırılmışlardır.
Yörüklerin en yoğun olduğu illerden birisi de Antalya’dır. Değişik yörelerden gelmişlerdir. Mesela, Gebiz Yörükleri’nin Gebze’den geldiği söylenmektedir. Manavgat ise iki Türk boyunun Orta Asya’dan gelmesiyle oluşmuştur. Manavgat Irmağı’nın bir tarafı Manav’dır. Diğer tarafı ise Düşenbe’den geldiği için Düşenbelidir. Bu zamanla Turşamba olmuştur.
Manavgat’ın eski adı Bazar’dır.
“Nereye gidiyorsun?” dendiği zaman; “Bazara!” denirdi.
Manavgatlılara; “Manav mın, Turşanbalı mın?” diye sorarlar.
Geçtiğimiz aylarda, Macaristan’dan gelen bir grubun, soylarının Gebiz’e geldiğini, soylarını aradıklarını, hatta bir tören düzenlediklerini de biliyoruz.
Toplantıya katılan değerli akademisyenler; Doç. Dr. Mehmet AK ve arkadaşları, Macarların Gebiz’e gelmediğini, Gebze’den Macaristan’a giden Yörük boylarının Gebiz’e geldiğini ifade ettiler.
Genelde lakaplarıyla anılan Yörüklerde, Macaristan’dan gelen Yörüklerin Macar lakabı ile anıldıklarını söylediler.
Değerli okurlar,
Akademisyenler ve diğer katılımcılara “Yörük Kültürünü Yaşatma” konusunda yaptıkları çalışmadan dolayı teşekkür eder, tebrik ederim.
“Irklar Mozaiği” diye bir yazı yazmıştım. Yörüklerle ilgili de şu hususları yazmıştım:
Yörükler, bir dağın tepesine çıkacaklarsa hiç yukarı bakmazlar. Gözleri korkar. Bir çocuk doğduğunda kar suyuyla belenir, yıkanır. Çelikleme yapılır. Çocuk ölecekse hemen gider. Yaşarsa çok sağlam olur.
Yörükler yayla yoluna giderken katarlarında mutlaka bir tavuk, bir köpek ve kedi ile sarımsak, soğan ve fesleğen bulunur. Göç indirilince tavuk ve kedi salınır. Tavuk; yılan, akrep, çıyan vs.yi kediyle yok eder. Köpek; kurt, çakal ve benzerlerine karşı ekibi kollar. Soğan, sarımsak ve fesleğen ise sinek ve yakarcadan korur.
Bir imtihanda herkes kalem, kalemtıraş, silgi almış. Yörük delikanlı, silgisiz imtihana girmiş.
İmtihan salonundaki görevli çocuğa; “Yavrum senin silgin yok mu? Yanlış yaparsan nasıl silip düzelteceksin?” diyor.
Çocuk çok net; “Hocam benim silgiye ihtiyacım yok, biz Yörük’üz. Bir Yörük yanlış yapmaz” diyor.
Efendim,
Rahmetli dedem yaylaya gideceği zaman, okullar tatil olurdu. Okulda öğretmen; “Hatıb amca, 15 gün daha kalsan” derdi. Okulların açılıp kapanması, dedemin yaylaya gidişine bağlıydı.
15 Mayıs tarihinden itibaren, havalarda sıcaklık artınca, develer kaybolurdu. “Develer nerede?” diye sorulunca, yaşlılar “Yayla yoluna bakın, yaylaya gidiyorlardır” derlerdi. Gerçekten de develeri yayla yolunda bulurlardı.
Bu vesileyle cümle büyüklerimizi rahmetle anıyorum.
Yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz. Her insan güzel, her insan özeldir.
Kültürümüzü korumalıyız.
Kalın sağlıcakla…
NASUH BOZTEPE
Kaynak: https://www.ilerigazetem.com/yazarlar/nasuh-boztepe/kaybolan-degerlerimiz-yoruk-kulturu/3084/